ORTADOĞU CEHENNEMİ VE KOBANİ GERÇEĞİ”

 ORTADOĞU CEHENNEMİ VE KOBANİ GERÇEĞİ”

Televizyon, gazete, dergi, radyo, öyle ki mizah yayınlarının bile tek manşeti oldu ‘Ayn el Arab'. Ya da herkesin bildiği ismi ile Kobani.

      Televizyon, gazete, dergi, radyo, öyle ki mizah yayınlarının bile tek manşeti oldu ‘Ayn el Arab’. Ya da herkesin bildiği ismi ile Kobani.

 

**

     Sokaklara dökülenler, taşlar, sopalar, biber gazı, molotof, yaralananlar, ölenler ve hala devam eden eylemler. Kobani’de 30 gündür yaşanan Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) kuşatmasının bu kadar yankı uyandırmasının ve sokakların yakılıp, yıkılmasının ne kadar olağan bir durum olduğunu anlamak aslında hiç zor değil.

       Şöyle ki; dünyanın diktatörlük suçlamalarına maruz kalan Beşşar Esad’ın, babası Hafız Esad’dan miras kalan ülkesi Suriye’de kan döktüğü zamanlarda Kobani diye bir bölgeden söz edilmemekte ve Kobani denilen Ayn el Arab, Suriye’nin diğer kentlerine nazaran çok fazla önem teşkil etmemekteydi. Esad rejiminin ayaklanan halkı bastırmak üzere uyguladığı politikalar sonucu parçalanan topraklardan biri olan Kobani, PKK’nın Suriye’de ki kolu olan PYD’nin kontrolüne bırakılmış, başka bölgelerden getirilen Kürtler yerleştirilerek nüfus çoğaltılmış ve Kürt bölgesi ilan edilmişti. Kobani, PYD’nin kontrolüne girdiği dönemler de Esad’ın burayı gözden çıkarması da oldukça manidardı. Türkiye’nin Suriye politikası sonucunda gelişen hadiseler sırasında Türkiye’ye kızgınlığını her fırsatta beyan eden Esad’ın, bu bölgeyi bilinçli olarak PYD’ye bıraktığını söylememiz abartı olmayacaktır. Ve bir önemli nokta ise, Kobani denilen Halep’e bağlı bir köy konumunda ki Ayn el Arab’ın Türkiye sınırına yakınlığıdır. Terör örgütü PKK’nın Türkiye’de yürüttüğü eylemlerin güç kaynağı konumunda ki Kobani, Türkiye’de Kürtlerin ağırlıklı olarak yaşadığı bölge ile Ortadoğu arasında köprü görevi görmektedir. Türkiye üzerinde yapılan kaçakçılık faaliyetleri için de Kobani, hem Türkiye’de ki örgütler, hem de Irak, Suriye ve İran topraklarında ki örgütler için aynı albeniyi taşımaktadır. Dolayısıyla önemli konumu gereği Kobani, PYD’nin kontrolünden çıkmamalıydı. Türkiye’de sokakları yakıp yıkanların asıl canlarının yandığı şey de budur. Çünkü Kobani düşer ise, Türkiye üzerinde rahat oyun oynayamayacak, kaçakçılık, uyuşturucu madde ve tütünden para kazanamayacaktılar. Peki, bunlar kimdi? Sokakları yakıp yıkan, gerek kamu gerekse sivil halkın canına ve malına kasteden bu eylemciler ne Kürt halkıdır, ne de IŞİD karşıtlarıdır. Bunlar, dışarıdan aldıkları emirlerle ülkeyi çıkmaza sürükleme peşinde olan, devleti çaresizlik içerisine düşürerek halkı huzursuz etmeye çalışan bölücülerden başkası değildir. Zira, bu ülkede yaşayan hiçbir Kürt vatandaşı, bu bölücülerin yanında yer almaz ve bunlarla birlikte hareket etmez. Çünkü bu ülkede yaşayan Kürt vatandaşlarımız, artık yaşanan olayların farkında ve kendisini kullanmak isteyenlere asla taviz vermez.

**

       IŞİD’in kuşattığı Kobani’de sivillerin öldürüldüğü yönünde kampanyalar yapılıyor. Bunu söylemekte yanlıştır. Çünkü Kobani’ye Esad rejiminin çekilmesi sonucu PYD tarafından sonradan yerleştirilen Kürt nüfus, IŞİD kuşatmaları sırasında Türkiye sınırına dayanmış ve 200 bini aşkın Kobanili bu süreçte Türkiye’ye sığınmıştır. Dolayısıyla Kobani için bugün sokaklara dökülenlerin asıl amacının Kobani meselesi olmadığını görmek çok zor değildir. Kobani bahanesi ile sokaklara dökülenler, Türk topraklarına sığınan Kobanili soydaşlarına bir parça ekmek dahi yedirmemiş, ihtiyaçlarını karşılamak üzere örgütlü bir kampanya başlatmamıştırlar.

**

      Türkiye’de, hükümetin ortaya koyduğu ve inatla sürdürmeye çalıştığı bir barış süreci devam ederken, Ortadoğu’da yaşanan IŞİD katliamlarına paralel olarak, sokaklarda gösteri ve eylemler yapılırken çok sayıda kişinin hayatını kaybetmesi, İŞİD hadiselerinden daha tehlikeli sonuçlar doğurmuştur. Provokatör mü dersiniz ne dersiniz bilmiyorum ama Ortadoğu’da ki IŞİD ilerleyişinin önünü kesmek üzere özellikle ABD tarafından operasyonlar yapılırken ve Türkiye sınırları sıcak günler geçirirken, bizim barış ilan ettiğimiz hainlerin halen daha propagandalarını sonlandırmadıklarını ve içlerinde taşıdıkları kini kusmaya devam ettiklerini görmekteyiz. Karanlık güçler tarafından kullanılan bu kişilerin, Türkiye’nin büyük bir devlet olduğunu ve bu tür provakatif eylemler sonucu asla kendisini teslim etmeyeceğini kavrayamama sorunu yaşadıkları da ortadadır.

**

      Ortadoğu’da ki IŞİD tehlikesine karşılık hazırlanan operasyonlar dahilinde Türkiye’nin de çeşitli hesaplar içerisinde olduğunu söyleyecek olursak eğer, Türkiye’nin hedefinde IŞİD’den ziyade Esad olduğu gerçeğidir. Zira, İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Hüseyin Emir Abdullahiyan, IŞİD bahanesi ile Suriye topraklarına askerin girmesini, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’ın devrilmesine yönelik bir girişim olarak göreceklerini açıklamış, Türkiye’yi de uyararak, “Senin amacını biliyorum, Esad’ın devrilmesine müsaade etmeyiz” şeklinde ifadeler ile bir anlamda Türkiye’nin hedefini aşina etmiştir.

**

       Bugün, tandır misali yanan kor ateş ve dumanlar içerisinde ki bir tandırbaşına bürünen bölgemizde sıcak savaşlar yaşanırken, zorluklara alışkın ülkemizde yaşanan bölücü eylemler, sokak karmaşaları ve manasız direnişler fazla uzun sürmeyecektir. Güruh güçlerin kışkırtmalarına kanan Müslümanların, birbirlerine karşı beslediği kin dolayısıyla kan ve ceset bereketine nail olan Ortadoğu toprakları ise, İslam’ın reddettiği kıyımları yaşadıkça asla cenneti görmeyecektir.